30 Ekim 2011 Pazar

Susar, konuşmaz, konuşamaz...

Susar, konuşmaz, konuşamaz…
Gözlerine bakarsın.
Anlamaya çalışırsın.
Olmaz yapamazsın.
Susar, konuşmaz, konuşamaz…
Bir tebessüm beklersin.
Dudakları hareketsiz donup kalır.
Sen de donarsın, kalırsın.
Susar, konuşmaz, konuşamaz…
İçini alamaya çalışırsın.
Yüreğini…
Hisler, şelale olup akar üzerine.
Anlamazsın, anlayamazsın…
Şeytan yalnız bırakmaz seni.
Susar, konuşmaz, konuşamaz…
Gözlerin bulanır.
Sisli sonbahar sabahlarını yaşarsın.
Umudunu kaybedersin.
Nefes alması bile şaşırtır seni.
Anlam yoğunluğu yaşarsın.
Susar, konuşmaz, konuşamaz…
Tokat gibi gelir sana.
Soyut bir itme kuvveti ile sarsılırsın.
Babasından azar yiyen bir çocuğun,
Başı eğik, halı desenlerini incelemesi gibi,
Sen de farkında olmadan bırakırsın ciddiyeti.
Ve başlarsın duygu ile fizik arasındaki etkileşimi düşünmeye.
Susar, konuşmaz, konuşamaz…
Seslenirsin, seslenirsin ve seslenemezsin.
İdama giden bir mahkûm kâhinliğinde,
Sonunu bilirsin.
Susarsın…
Çırpınmak istesen de,
“Nasıl olsa” ile başlayan cümleler seni yıldırır.
Nasıl olsa, eninde sonunda olacak olan.
Kaderin gücüne itaat edersin.
Susarsın… Konuşmazsın… Konuşamazsın…

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Design by Free WordPress Themes | Bloggerized by Lasantha - Premium Blogger Themes | Online Project management